KRAVAT HALK İLE DEVLET ARASINDA BERLİN DUVARIMI?

KRAVAT HALK İLE DEVLET ARASINDA BERLİN DUVARI MI?

 

          Devletten hizmet almaya ilk başladığımız yıllarda siyah önlük ve önlüğün üstüne takılan beyaz yaka ile başlamıştık. Hizmet veren kişiler ise kravat ve ceketli idiler. İlkokul sıralarında bile önlük, yaka ve kravat benim oraya ait olmadığımı anlatıyordu. Suni bir şeydi.

          Siyah önlük ve yaka insanları tek tipleştirmenin amacı idi. Masumca sunuluş şekli sınıfta zengin fakir ayrımı olmasın. Forma fakir-zengin ayrımını kaldırdı mı?  Tek tip önlük yada forma giyerek herkes maddi yönden eşit oldu mu?  Bizler eşit olmadıklarımızı biliyoruz. Eşit olmadığımızı okul kantininde ve okul olmayan zamanlar bize çok iyi anlatıyordu.  Bu iş farlılıklar olmasın herkes tek tip insan olsun çalışmalarının ürünüdür. Düşünmeyen insanlar olsun biz onların yerine düşünürüz. Şükür ki bu güne ülkemiz bundan kurtuldu.

              Kravatı ise halk hiç kabullenemedi. Kravat ne idi? Kravatın isim olarak kökeni zaten nereden geldiğini gösteriyor. Kravat, Hırvat kökenli bir kelimedir. Kravat, bir boyun bağıdır. Kelimenin aslı Fransızca cravate: Hırvatlar anlamında kullanılan croates veya cravatesden gelmektedir.1635’de, 30 Yıl Savaşları sürerken Fransız Kralı XIII. Louis için savaşan yaklaşık 160 bin lejyoner ve şövalye arasında bir grup asker vardı ki kıyafetlerindeki bir ayrıntı nedeniyle diğer askerlerden rahatlıkla ayrılabiliyordu. Hırvat askerleri farklı kılan, boyunlarına bağladıkları atkıları idi.

       Hırvatlar, boyunlarına uzun bez kurdeleler takarlardı. Bundan dolayı çeşitli kumaş ve derilerden yapılmış boyuna takılan ve kendine has bağlama şekli olan boyun bağlarına da kravat denmiştir. Savaşa giden Hırvat askerlerini uğurlayan eşleri, sevgilileri, anneleri başlarından çıkarttıkları atkıları, sevdikleri adamların boyunlarına bağlamış ve birer düğüm atmışlardı. Bir yandan evlerinden uzakta oldukları sürece bu atkıları her gördüklerinde kendilerini ve evlerini anımsamalarını istiyor bir yandan da attıkları özel düğümlerin erkeklerini kötülüklerden koruyacağına inanıyorlardı.

           İlk olarak Hırvatların bir savaş esnasında eşleri ve anneleri tarafından bağlılık göstergesi olarak erkeklerin boyunlarına bağlarlardı. 1630’lı yıllarda Fransa’ya hizmet eden Hırvat paralı askerlerde vardı.   Hırvat paralı askerlerinin boynundaki bağları gören  Fransız hükümdarının hoşuna gitmiştir. Daha sonra bunu günlük kıyafet olarak kullanmaya başlayan Fransızlardan günümüze kadar gelmiştir.

             Osmanlı İmparatorluğu içinde takan ilk padişah Sultan Abdülmecid olarak biliniyor. Batılılaşma hareketleri etkisinde öncelikle aydınlar arasında kendine yer bulan kravat, padişahın da tercih doğrultusunda devlet dairelerine girmiş oldu.

             Türkiye’de ise devlet memurlarında kanun gereği takılması zorunlu olduğu için ister istemez hayatımızın içine girdi.  Ama halk kabullenemedi.

              Kravat, Osmanlı okumuşları arasında pek sevilirken, halk tarafından dışlandı. Halka göre bu medeniyet yuları idi. Osmanlının son dönemlerinde ve günümüzde de kravatın ilginç bir görevi olduğunu düşünüyorum. Halk ile devlet arasına bir adı konmamış ama halkın istemediği bir Berlin duvarımız oluştu.

            Yalnızca bununla kalınmadı T.B.M.M.’de bile seçtiğimiz vekillerimiz istedikleri gibi giyine-mediler. Yöresel kıyafetleri ile seçmenlerini temsil edemediler. Milletin vekiline kıyafet mecburiyeti olur mu? Kıyafetin nasıl olacağını, millet tayin eder. Milletin huzuruna nasıl çıkılacaksa öyle çıkılır iş olur biter! Ama öyle olmadı. Vekilleri ile seçmenler arasında kravat yine Berlin duvarı görevini yerine getirdi.

                     Hizmet alımı için resmi dairelere giden vatandaşlar kendinden olmayan ve kabullenemediği kravatı gördü. Kravatı takan da vatandaştan kendini üstün gördü. Halk ile Devlet arasındaki duvar etkinliğini artırdı. Memur sendikalarının kıyafet konusunda aldığı kararlar ile bu duvar sarsıldı.

                  Bizden olmayanı halk kabullenemiyor…